![selene endymion ile ilgili görsel sonucu](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8XnOpf7dOSTlCGssXgb9S6olYjmDSe6UqxlwGrV7d7HP-_ItvQXGL6xJ8jQSZdfqwABa5PWoZNBrcQb85zHeWn89P72AlEj4QGS04S6t6QeshcQ2BXHJzLd5vgPOx3A4EPG1lTCAUfLQa/s320/Selene+ve+Endymion+Filippo+Lauri.jpg)
Merhabalar
değerli okur. Nasılsınız, afiyettesiniz inşallah. Görüşmeyeli pek çok şey oldu
tabi hepimizin hayatında, gerçi anlatmaya ve okumaya değer bir şeyler olmadıkça
yollarımızın kesişmediğini de hepimiz biliyoruz ya neyse. Bu meselede sizlere Yunan
mitolojisindeki ay tanrıçası Selene ve büyük aşkı Endymion'un hikayesini
anlatıcam. İsmim dolayısıyla pek sevdiğim bi hikayedir. Ayıptır söylemesi
ilişki durumu da hiç de öyle tanrıçavari değil, yazının çıkış noktası da bu. Ha
küçük bir not : bu mesele biraz mizahi, biraz da ciddiyetsiz olacak. blogumuzun
çizgisinin bir adım dışına çıkmış diyebileceğimiz türden yani. Yeni bir şey
deniyorum yazım açısından oysaki içimdeki drama kraliçesinin içkisine ilaç atıp
uyuttuğum zamanlarda böyle dalgacı bir insanımdır. Neyse efendim lafı fazla
dolandırmadan meseleye geçelim.
Selene Yunan mitolojisinde ay tanrıçasıdır, gerçi sonraları Artemis figürü
tarafından pabucu Olimpos' a atıldığından pek çok kişi Selene' i bilmez. Selene ve Endymion' un hikayesine her
yerden kolaylıkla ulaşabilirsiniz, ben de zaten size biz ölümlüler cephesinde
geçen ve gerçekçi olan alternatif hikayeyi anlatıcam. Böyle vay efendim
unicornların çektiği gümüş savaş arabasıyla Ay'ı taşımalar, efendime söyleyeyim
aşkından ölümsüz olmayı kabul edip bir de mağarada sonsuza kadar gündüzleri
uyuyup, gece kadınının gelmesini bekleyen bir Endymion yok bu hikayede. Bunlar
biraz şova kaçıyor. Bizim Selen' imiz gayet sıradan akbilli makbilli düz kadın.
Unicorn da neymiş, biraz ciddiyet lütfen. Bizim hatun anca "Ayy, atlar çok
asil hayvanlar!" diyip hayvana kont muamelesi yapıyo. Sorsan en son
küçükken hayvanat bahçesinde görmüş. Endymion da ıı şey nasıl söylesem ki.. Yok
o ya valla yok, unicornlar kadar yok hem de. Ama bi Engin var bizim kızın
sevdiceği o olur mu? Ayol siz de bir alemsiniz, gerçekçi bir alternatif dedik ya
baştan. Ha yeri gelmişken mekan da Angara. Olimpos olmasını beklemiyordunuz herhalde
vallahi darılırım. Velhasıl kelam bu hikaye Olimpos aşıklarının biz ölümlüleri
teğet geçen paralel evreninin ürünüdür.
Selen, yirmili yaşlarının sonunda, ailesiyle küçük dünyasından burnunu çıkarmadan yaşayan bekar bir kadın.
Son bir kaç senedir gerek aile baskılarına dayanamadığından gerek biyolojik
saati işlerken o yerinde saydığından aşk peşinde koşan düşük bütçeli bir afrodittir.
Mahalledeki en güzel kadındır, bir bakan dönüp bir daha bakar o derece. Bir
akıllı bir zeki CEO olacak kadın... dermişim. Ay yok anacım baş kahraman diye
hiç torpil geçemicem öyle bir numarası yok Selen' in. Düz kadın işte, eli yüzü
düzgün, kara kuru çiroz gibi bir hatun. CEO falan da hikaye, bizim mahalledeki
kuaför Aysel ablanın yanında çırak,elinden de iş gelse bari ama yok sekiz
senedir kalfalığa yükselemedi. Anneciği Huriye hanım teyzenin hatırına bir şey
demiyorlar, başkası olsa ilk günden kapının önüne koyarlardı. Bunun bir
sevgilisi var, Engin. Evlerden ırak! İçkisi, kumarı, üç kağıdı her bir şeyi
var. Tip desen o da yok. Adamın güldüğü yerde kuraklık başlıyor, çiçekler
soluyor, kuşlar göç ediyor. Öyle gudubet öyle meymenetsiz. Ama işte napsın bizim
deli kız kaptırmış gönlünü, e gönül bu ota da konar Engin' e de. Selen le
Engin' in mazisinden bahsedecek olursak yaklaşık bir aydır konuşuyorlar.Yani
öyle eskilerin kullandığı anlamda değil, baya baya Tinder' da match olup konuşmaya başladılar. Selen
sonunda hayatımın aşkını buldum moduna girip ilişkilerinin birinci ve ikinci
beş yıllık kalkınma programını yapıp, çocuklarına isimler de düşündü haliyle.
Kızın adı Ümmüsu, erkeğin adı Çükütay , Ümmüsu’ dan üç yaş büyük. Selen’in
kafasından çıkan hayal baloncuğunu patlatıp devam edecek olursak üç dört
haftalık bir konuşmanın ardından Engin, Selen’ e bi şeyler içmeyi teklif eder
ve Tunalı’ da buluşmaya karar verirler. Selen Aysel ablasına gelin topuzunu
yaptırıp, uzun beyaz bir elbise giyerek niyetinin ciddi olduğunun 800 metreden
anlaşılacağından emin olduktan sonra evden çıkar. Engin ise serçe parmağıyla
gözünün çapağını alıp, beyaz pantolonunu ve yavşak ayakkabısını öhöm şey
loaferlerini giyip Doğan’ ına atlar. Her ikisinde de birbirlerini ilk gördüklerinde
nasıl bir tepkiyle karşılaşacakları konusunda endişeleri vardır. Şöyle ki
Tinder’a yükledikleri fotoğraflara gerçekte pek benzemiyorlar. Öyle pasaport
fotoğrafı ve gerçek hal arasındaki gibi bir fark da değil, şöyle söyleyeyim
allahına kadar photoshoplu, sürrealist fotoğrafları ile realist halleri.
Selen telaştan erkenden gelip, sözleştikleri kafede oturup beyaz Doğanlı
prensini bekler de bekler. Veee işte ilk karşılaşma.. Hani Esra Erol’ da
paravan açıldığında talibini beğenmeyip kapat kapat diye bağıran bir adam vardı
ya, işte şu an mood o, temsili de değil. Gelin Selen’ in iç sesine kulak
verelim:
Yok ya o değil dimi, değildir canım fotoğraflarda çam yarması gibi herif bu
bildiğin üçgen peynir. Kızım bakma suratına belli etme kendini, aha menü, hah
al onu kapat yüzünü. Bir yere otursun sonra çaktırmadan kaçarsın. Süper plan ,
ay allam nolur görmesin ya .
“Selam ben Engin, sen de Selen olmalısın.”
Hayy ben bunla buluşmaya karar veren aklımı klozete
atıp üstüne sifon çekeyim. Acaba yok kardeşim birine benzetmişsin diye çıkışsam
yer mi diye düşünürken uzun süre sessiz kalmış olmalıyım ki ellerini yüzümün
önünde sallayıp:
“ Güzelim, bu
kadar etkilenmeni beklemiyordum, Engin ben Engin.”
Biri 911’i arayabilir mi, zira birazdan bayılıciim “
Öhöm , evet benim” diyip elimi uzattım “ Memnun oldum, Selen ben”
Sadece bir kaç saatliğine ölmek mümkün olsaydı ne
güzel olurdu dimi, böylece allan zübüğüne katlanmak zorunda kalmazdım.”Şekerim
sen neandertal de kalmışsın ama” da diyemiyosun ki öyle pat diye , terbiyeni
takınacağın tuttu senin de ha Selen. Yaklaşık bir saat süren zulmün aman şey muhabbetin ardından o soru geldi.
-Buradan kalkınca bana gidelim mi, çok güzel kahve
yaparım
+Ehe, ay yok hiç zahmet etme içtik zaten
-Film falan da izleriz hem
+Yok ben eve geçeyim, yapmam gereken işler var
-İşler bekler sen gel yine de
+Ehehe akşam ezanından sonra balkabağına dönüşüyorum
ben
-Yaa güzelim gel işte takılırız biraz, amma naz
yaptın
+Ulan ne laf anlamaz şey çıktın, babam bacaklarımı
kırar geç vakitte eve dönersem illa söyleteceksin
-Sen…. ailenle mi yaşıyorsun hala. Yani bu yaşta ,
hem de sana karışabiliyorlar .Hımmm, e oldu o zaman tanıştığımıza çok sevindim
Selen kardeş, allaha emanet ol , tutmayayayım ben seni hem işlerin varmış
zaten..
Yok artık inanmıyorum, ulen bu kadar etkili bir
yöntem olduğunu bilseydim daha önceden söylerdim, adama bak ayakları kıçına
vura vura kaçtı. Ohh be, yılışık heriften kurtuldum sonunda. Ay hesabı da
kitledi, aman neyse ona biraz daha maruz kalacağıma öderim nedir yani aç mıyız
açıkta mıyız. Hocam, hesap..
Evet değerli okur, bir meselenin daha sonuna geldik
naçizane bir uyarıyla meseleyi sonlandırıyorum: Kadın kardeşlerime dev hizmet
uzak durulması gereken erkek türlerini açıklıyorum:
1- Yaralı ceylanlar. Ilerleyen zamanlarda ıssız adama dönüşme potansiyelleri
oldukça yüksektir.
2- Ben aşka inanmıyorumcular. İşler ciddiye bindiğinde ‘takılıyoruz işte yeaa
aşk zaten hormonal bi şey’ diyip sıyrılanlar.
3- Bağlanmaktan korkuyorumcular. Ne kendilerine ne hayatlarındaki insana güven duyamayışlarına bu şekilde açıklık getirdiklerine inanırlar.
4- Dar paça kot - air max erkekleri. Bağlanmaktan korkuyorumcularla aşka
inanmıyorumcular arasında bir ara türdür. Onlar için hayat Monday? Party. Tuesday?
Party … Şeklindedir.
5- Ve son olarak homo enginiuslar, namı diğer kekolar. Aman bulaşmayın, şayet
size tebelleş olurlarsa ailenizle yaşadığınızı ya da kadınlardan hoşlandığınızı
söyleyin onlar topuklarlar.
Daha çok türler var tabi ama en belirginleri bunlar tanıdıklarım arasında.
Hepsi böyle değil elbette istisnalar küçük bir dilimi oluşturuyor o ayrı.
Genelleme yapmak riskli tabi bu gibi konularda. O yüzden şunu hatırlamakta
fayda var: bütün genellemeler yanlıştır, bu bile. Ama sırf bu yüzden aşk
peşinde koşmaktan vazgeçecek miyiz? NO WAY! O istisnalar buraya gelecek! Aşkla
kalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder