21 Kasım 2015 Cumartesi

NARSİSİZMİN NARKİSSOS'U VE EKO'NUN EKHOSU

Canım Okur,

Blogta günler öncesinden meselemiz var dedik, ortadan kaybolduk; aranızda gönül koymaya meyledenleriniz olmamıştır umuyorum. Ancak böyle bir vaziyeti naçizane ihtimal dahilinde tutarak bugün rotayı bağışlanmaya kırıp sizlere çok sevdiğim bir mitolojik hikayeden bahsedeceğim.


Yunan mitolojisinin çok tanrılı olgusunu bilmeyeniniz yoktur. Tanrıların hepsi çeşitli doğa olaylarından ya da canlı-cansız varlıkların kontrolünden, davranışlarından sorumluydular. İnanışa göre bu tanrılar insan şeklindeydi, insan zihninin anlamlandırabileceği ölçülerde insanlarla ilişki içine de girerlerdi.

Size narsisizm sözcüğünün köken aldığı Narkissos'un mitolojik öyküsünü anlatacağım. Ekho, kendine aşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızıdır. Bir gün Narkissos adında avlanan çok yakışıklı bir avcı görür. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte aşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür. Olimpos dağında oturan tanrılar bu duruma çok kızarlar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelmiştir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar sevmiştir kendi görüntüsünü. Ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve gölün kıyısında sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldüğünde ise göle düşüverir ve vücudundan arda kalanlar suyun yüzeyinde nergis çiçekleri oluşturur.






Günümüzde Türk mitolojisinin zenginliğini de yadsımayacak ölçüde dikkate aldığımızda şunu görürüz ki bu hikaye diğer tüm toplumlardaki gibi bizim toplumumuzda da ortak bir söylem geleneği yaratmayı başarmıştır. Öyle ki "eko" yankı için kullandığımız bir tabir olmuş nergis çiçeğinin ise huzursuzluk getireceği algısı oluşmuştur. Yine nergis çiçeği bencilliği ileri bir ifadeyle narsisizmi çağrıştırdığı için pek sevilmez.

Narkissos'un hikayesinde çok ince nüansları olan sembolik durumlar da vardır ve bunlar spiritüalizme ciddi manada kaynak oluşturur. Narkissos'un suda kendini görmesi ve kendine aşık olması engellenemez bir güdüyle gölün kıyısından ayrılamaması Narkissos isminin çeşitli metamorfozlarla narkoz ifadesine dönüşmesini sağlamıştır ve aynı zamanda inisiyenin önceden dışarıda aradığı en büyük sırrın, hakimiyet asasının, bilgelik anahtarının kendi içinde olduğunu farketmesini, içindeki “spiritüel tesir” kanalını keşfetmesini simgeler. Narsis’in gitgide hissizleşmesi ve dünya yaşamına gözlerini kapamasında, dünyasal isteklerden tümüyle uzaklaşması, başka insanların önem verdiği dünyasal, maddi değerlerin kendisi için artık hiçbir şey ifade etmemesi simgelenir. Çiçek ve çiçeğin açılması varlığın “spiritüel tesir”i kendi başına (inisiyatörü olmadan) çekip aktarabilecek duruma gelmesini simgeler. (Çiçek tüm ezoterik ekollerde aynı anlamda kullanılmıştır; nergisin yerini kimi ezoterik ekollerde gül, kimilerinde lotus almıştır.) Aldığını çevresine yayması, rengi ve biçimi küçük bir güneşi andıran nergis çiçeğiyle ifade edilmiştir. Aldığı spiritüel tesir, burada, tesirin tüm tradisyonlarda en çok kullanılan sembolü olan, içtiği su ile simgelenmiştir.Ölen çiçeğin ırmağa katılmasında ise, spiritüel tesirin kaynağı ile özdeş olma, spiritüel tesir zincirinin bir halkası olma simgelenir.

Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsisizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe vermiş olan Narsis (ya da Narkissos), Klasik Mitoloji'deki bir kahraman olup, öyküsünün kaynağı eski Yunanistan’daki Eleusis misterleri  inisiyasyonudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder