FİLM ÖNERİLERİ
Once (Bir Zamanlar)
İrlanda yapımı olup, Glen Hansard ve Markéta Irglová nın baş rollerini paylaştığı film müzikal açıdan son derece keyif verici. Konusunu kısaca özetleyecek olursam: Dublin' de sokak müzisyenliği yapan bir adamla müzik aşığı bir göçmen kızının albüm çıkarma sürecini konu alıyor.
Mommy
Yönetmenliğini Xavier Dolan' ın yaptığı film Kanada' da geçer. Diane, eşinin vefatının ardından oğluyla başa çıkamaz ve onu hiperaktivite bozukluğu ve dikkat eksikliği nedeniyle bir rehabilitasyon merkezine yerleştirir. Ancak oğlu Steve' in yangın çıkarması gerekçesiyle, burayla ilişiği kesilir. Annesi ya onu yanına alacaktır ya da ıslah evine gönderecektir. İkinci seçeneği kabul edemez ve Steve' i yanına alır. üzerinde düşünülecek güzel diyaloglar ve müzikler içeren bu filmi listenize eklemeyi unutmayın.
PK (Peekay)
PK (Amir Khan) dünyayı keşfetmeye gelmiş bir uzaylıdır. Bir hırsızın uzay gemisinin kontrol cihazını çalmasıyla film başlar. Film bu cihazı bulma serüvenini konu eder. Ön yargısız bir zihinle her şeyi sorguladığından bazen komik diyaloglar gerçekleşir. Bu yüzden insanlar onu "peekay (sarhoş) musun" diye azarlarlar, filmin ismi de buradan gelir. Bolca dans ve müzik içeren klasik bir Bollywood filmidir. PK' in sorgulamaları üzerine kurulu film sizin de belki hiç fark etmediğiniz çelişkileri yüzünüze vuracaktır.
Before Sunrise
(Gün Doğmadan)
Celine ve Jesse, Budapeşte-Viyana treninde tesadüfen tanışırlar. Jesse Celine' e, sabah uçağı olduğunu ama parası olmadığından otelde kalamayacağını söyler ve onunla birlikte trenden inip Viyana sokaklarını gezmesini teklif eder. Birlikte 14 saat gezerler ve pek çok konu hakkında konuşurlar. İzleyicide buruk b, tat bırakan bu naif film favori filmlerinden biridir.
Nikita
Yirmili yaşlarındaki Nikita, uyuşturucu elde etmek için yapılan bir eczane soygununda bir polisi öldürmekten tutuklanır ancak bir gizli istihbarat ajanı ona casusluk teklif eder ve teklifi kabul etmezse öldürüleceğini söyler. Çaresiz kabul eder ve ciddi bir eğitim alır. Eğitimin sonunda yeni bir kimlik ve yerine getirmek zorunda olduğu görevleri vardır. Oysa Nikita görev için gittiği bir kentte aşık olur ve görevi bırakmak ister ama önünde büyük bir engel vardır: Onu hapisten çıkartan adam da ona hastalıklı bir şekilde aşık olmuştur.
KİTAP ÖNERİLERİ
Tezer Özlü' nün her kitabı ayrı güzel olsa da bu kitap için onun ustalık eseri denilebilir. Bu son kitabında ölüm-yaşam, akıl- delilik gibi konuların arasındaki ince çizgiyi sorgular. Sözü sevgili yazara bırakmadan önce bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ettiğimi söylemek isterim.
"Tren raylarını severim. Bağımsızlığı, gidebilmeyi, kalmak zorunda olmamayı, uymak zorunda olmamayı anımsatır.Tren rayları bir tür bağımsızlıktır benim için."
Tezer Özlü' nün her kitabı ayrı güzel olsa da bu kitap için onun ustalık eseri denilebilir. Bu son kitabında ölüm-yaşam, akıl- delilik gibi konuların arasındaki ince çizgiyi sorgular. Sözü sevgili yazara bırakmadan önce bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ettiğimi söylemek isterim.
"Tren raylarını severim. Bağımsızlığı, gidebilmeyi, kalmak zorunda olmamayı, uymak zorunda olmamayı anımsatır.Tren rayları bir tür bağımsızlıktır benim için."
Her şey yeşil ışığın yanmasını beklerken kör olan adamla başlar. Bu körlük bilinenin aksine beyaz bir körlüktür, körler süt denizinde yüzmek gibi tanımlarlar. Körlük bulaşıcı bir virüs gibi hızla yayılır ve hükümet tüm körleri yakalayıp eskiden akıl hastanesi olan bir binaya kapatır. Kör olmayan tek kişi göz doktorunun karısıdır ancak kocasından ayrılmamak için bunu kimseye belli etmez. Hastanede geçen kısımlarda insan oğlunun zor durumlarda ne kadar çirkinleşebileceğini gözler önüne serer yazar. Tüm ülkenin kör olmasıyla hastanedeki körler özgür olurlar ancak şehirde durum hastanedekinden iyi değildir. Şehirde de zor bir yaşantı sürerler ve en sonunda ilk kör olandan itibaren herkesin gözleri görmeye başlar. Kitabın son sayfasında göz doktorunun karısı tüm bunlarla ilgili şunları söyler:
"Sonradan kör olduğumuzu düşünmüyorum. Biz zaten kördük, gördüğü halde görmeyen körler."
Her şey yeşil ışığın yanmasını beklerken kör olan adamla başlar. Bu körlük bilinenin aksine beyaz bir körlüktür, körler süt denizinde yüzmek gibi tanımlarlar. Körlük bulaşıcı bir virüs gibi hızla yayılır ve hükümet tüm körleri yakalayıp eskiden akıl hastanesi olan bir binaya kapatır. Kör olmayan tek kişi göz doktorunun karısıdır ancak kocasından ayrılmamak için bunu kimseye belli etmez. Hastanede geçen kısımlarda insan oğlunun zor durumlarda ne kadar çirkinleşebileceğini gözler önüne serer yazar. Tüm ülkenin kör olmasıyla hastanedeki körler özgür olurlar ancak şehirde durum hastanedekinden iyi değildir. Şehirde de zor bir yaşantı sürerler ve en sonunda ilk kör olandan itibaren herkesin gözleri görmeye başlar. Kitabın son sayfasında göz doktorunun karısı tüm bunlarla ilgili şunları söyler:
"Sonradan kör olduğumuzu düşünmüyorum. Biz zaten kördük, gördüğü halde görmeyen körler."
Anayurt Oteli' ni önce okumak gibi bir hata yapıp Atılgan' a karşı bir antipati geliştirmiştim. Ne büyük hata yapmışım da bu kitabı okumak için bu kadar geç kalmışım. Arka kapaktaki şu satırlar kitabın başkahramanı C yi oldukça güzel tanıtıyor okura:
"Her şeye "karşı" duran,"karşı" çıkan, "karşı" olan bir adam... Aylak Adam.. Bir adı bile yok. "C" diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca "karşı" yken kendine de "karşı olmadan nasıl sürdürebililir bir "karşı" yaşamı?
C, sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunu da farkında üstelik."
Anayurt Oteli' ni önce okumak gibi bir hata yapıp Atılgan' a karşı bir antipati geliştirmiştim. Ne büyük hata yapmışım da bu kitabı okumak için bu kadar geç kalmışım. Arka kapaktaki şu satırlar kitabın başkahramanı C yi oldukça güzel tanıtıyor okura:
İnsan her şeye bunca "karşı" yken kendine de "karşı olmadan nasıl sürdürebililir bir "karşı" yaşamı?
C, sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunu da farkında üstelik."
Yalnızca birkaç saatte okuduğum bir romandır. Darbe yıllarında bir kadınlar koğuşunda hayata gözlerini açan minik Barış' ın gözünden koğuş yaşamı ve dönemin siyasal baskısının koğuş halkı üzerine yansımaları anlatılır. Kitapta beni en çok etkileyen kısmı sizlerle paylaşmak istiyorum:
" Annemi üç tane ağabey götürdü hastaneye. Tüfekleri var hepsinin. Annem kaçarsa annemi vururlarmış ama annem kaçmadı. Ağabeylerden biri hastanenin bahçesinde dolaştırdı beni. Sonra ne gördüm bil bakalım! Bir uçurtma!....Ağabeye dedim ki:
"Bak, uçurtma kaçmış"
"Hani bakayım! Nerden kaçmış?"
"Bizim göğümüzden kaçmış. Ama sakın onu vurma!"....Ağabey uçurtmayı vurmadı. Belki annemi de vurmazdı. "
Yalnızca birkaç saatte okuduğum bir romandır. Darbe yıllarında bir kadınlar koğuşunda hayata gözlerini açan minik Barış' ın gözünden koğuş yaşamı ve dönemin siyasal baskısının koğuş halkı üzerine yansımaları anlatılır. Kitapta beni en çok etkileyen kısmı sizlerle paylaşmak istiyorum:
" Annemi üç tane ağabey götürdü hastaneye. Tüfekleri var hepsinin. Annem kaçarsa annemi vururlarmış ama annem kaçmadı. Ağabeylerden biri hastanenin bahçesinde dolaştırdı beni. Sonra ne gördüm bil bakalım! Bir uçurtma!....Ağabeye dedim ki:
"Bak, uçurtma kaçmış"
"Hani bakayım! Nerden kaçmış?"
"Bizim göğümüzden kaçmış. Ama sakın onu vurma!"....Ağabey uçurtmayı vurmadı. Belki annemi de vurmazdı. "
"Bak, uçurtma kaçmış"
"Hani bakayım! Nerden kaçmış?"
"Bizim göğümüzden kaçmış. Ama sakın onu vurma!"....Ağabey uçurtmayı vurmadı. Belki annemi de vurmazdı. "
Babası Herman Kafka' nın, Julie Wohryzek ile evlenmesine karşı çıkması üzerine kaleme alınan bu mektup Kafka'nın babasına yanıtı niteliğindedir. Babasıyla ilgili düşüncelerine ve yaşamına dair pek çok ipucu barındıran bu mektup, Kafka' nın iç dünyasını tanımamızda önemli bir kaynak.
“Değersizdim, mahkum edilmiş, çiğnenmiştim, başka bir yere kaçmak için büyük bir çaba gösteriyordum gerçi ama bu bir iş değildi, çünkü sahip olduğum güçlerle ulaşamayacağım, anlamsız bir şeydi söz konusu olan.”
Babası Herman Kafka' nın, Julie Wohryzek ile evlenmesine karşı çıkması üzerine kaleme alınan bu mektup Kafka'nın babasına yanıtı niteliğindedir. Babasıyla ilgili düşüncelerine ve yaşamına dair pek çok ipucu barındıran bu mektup, Kafka' nın iç dünyasını tanımamızda önemli bir kaynak.
“Değersizdim, mahkum edilmiş, çiğnenmiştim, başka bir yere kaçmak için büyük bir çaba gösteriyordum gerçi ama bu bir iş değildi, çünkü sahip olduğum güçlerle ulaşamayacağım, anlamsız bir şeydi söz konusu olan.”
KEŞİF
GLOOMY SUNDAY
Macar besteci Rezső Seress tarafından 1933'de bestelenmiş bir eserdir. Seress sevgilisinin kendisini terk etmesi üzerine bu şarkının sözlerini yazar. Besteledikten sonra eski sevgilisine dinletir. Sevdiği kadın şarkıyı dinledikten sonra intihar eder. Ardında bıraktığı bir not:Gloomy Sunday. Şarkı Seress' in çabalarıyla ünlü olur ancak bu pek de şaşılmayacak bir sonuca neden olur. Pek çok insan ardında Gloomy Sunday notu bırakarak intihar eder. Söylentiye göre şarkı intihar vakalarını arttırdığı için bir dönem yasaklanmıştır da.
DOODLEBUG
Efsane yönetmen Christopher Nolan'ın öğrencilik yıllarında çekmiş olduğu etkileyici kısa film. İnsan kendinin hem avı hem avcısı..
PHOOLAN DEVİ
Hindistan’ da en alt kasta
-mallah- mensup bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 11 yaşında zorla
evlendirildi. 15 yaşında annesinin yardımıyla kocasından ayrıldı. Baba evine
dönmesi, çocuk kadınlar uğursuzluk sayıldığından hoş karşılanmadı. 20 yaşında
bir haydut çetesi tarafından kaçırıldı. Çete reisini öldürüp yerine geçen
Vikram' la sevgili oldu. İlk
işlerinden biri de Devi’nin eski kocasının köyünü basmak oldu. Birlikte tren
yollarını kestiler, üst kasttan evleri bastılar, rehineler alıp, adam kaçırdılar.
Vikram eski çete üyesi iki haydut tarafından öldürüldü ve haydutlar Devi'
yi kaçırıp günlerce tecavüz ettiler. Devi eski çete arkadaşlarının yardımı
ile buradan kaçmayı başardı ve çeteye katıldı. Çetenin yeni lideri olduğunda
ilk iş olarak kaçırıldığı köyü basıp yirmi kişiyi öldürdü. Liderliği süresince
Robin Hood misali zenginden alıp fakire verdi. Indira Gandhi hükümetiyle
yaptığı gizli görüşmelerin ardından teslim oldu "Haydut Kraliçe". 11
yıl hapiste yattı. Hapisten çıktıktan iki yıl sonra alt kastlardan destek gören
bir siyasi partiye katıldı. Evlendi,kendini eğitti ve politikacı oldu.Ardından
parlementoya girdi ve yasa koyucu oldu.Ne yazık ki, direnmenin zaferiyle bu
noktaya gelmiş hayatı 38 yaşında beş kurşunla son buldu.
“Doğduğumda bir köpekten daha değersizdim, şimdi bir kraliçe oldum.”
NACİ EL-ALİ
Filistin' in en önemli sanatçılarından
biri olan karikatürist Naci el-Ali, İsrail-Filistin savaşının etkilerini
çocukluğundan yaşamının sonuna dek gördü. Ailesi o küçükken Filistin' den göç
etmek zorunda kaldı.Aile Lübnan' da mülteci kamplarında yaşamak zorunda kaldı.
Lübnan Güzel Sanatlar Akademisi' nden mezun olan Naci el-Ali yaşamı boyunca
40.000'den fazla karikatür çizdi ki bunlardan en önemlisi Hanzala' dır.
Hanzala' yı insanların Filistin' deki dramlara sessiz kalmasına bir küskünlük
ifadesi olarak arkası dönük çizmiştir. Karikatürleriyle eleştiri oklarını
İsrail' e doğrultmasıyla çok tepki çekti ve haksızlığa boyun eğmeyen herkes
gibi, bir suikast sonucunda öldürüldü.
11/22/63
Stephen King' in aynı isimli romanından uyarlanan dizi şubat ayında yayınlanmaya başladı. Konuyu özetleyecek olursam: lisede İngilizce öğretmenliği yapan Jake Epping' in sürekli gittiği lokantanın deposunun geçmişe açıldığını öğrenmesiyle macera başlar. Geçmişte iki yılın gelecekte iki dakiaya eşit olduğu bir dünyada,Kennedy suikastini önlemeye çalışacaktır. Yayınlanan üç bölümünü de gözümü kırpmadan izlediğim bu diziyi sizlere şiddetle tavsiye ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder