"Yüreğinin Götürdüğü Yere Git"
"Zihin ne kadar çağdaş bir terimse yürek de o kadar demode oldu. Yüreğine kulak veren hayvan dünyasına, doğal, denetim altında olmayan dünyaya daha yakındır, mantığına kulak verenler ise daha yüksek gözlemler peşindedir. Peki ya böyle olmayıp tam tersi olsaydı? Yaşamı besinsiz, soluksuz bırakan bu mantık fazlalığı olsaydı?" sf.70
İtalyan yazar susanna tamaro'nun 94te yayımlanan ve ses getiren romanı yüreğinin götürdüğü yere git. Öyle ki uzun yıllar çok satanlarda kalmış ve italya'nın altın çocuğu umberto eco'nun gülün adı eserine rakip dahi gösterilmiştir. her ne kadar best-seller unvanı kitabı sevimsizleştirse de içinde bolca kendimizle yüzleşmemize fırsatlar sağlayacak geniş localar barındırmakta. Nasıl mı?
Kitap çocukluğu ve gençliği 20'li yıllarda geçen bir kadının, Olga'nın, yakın bir zamanda kendisini terk ederek Amerika'ya giden torununa yazdığı ama hiçbir zaman göndermediği mektuplardan oluşuyor. Materyalist bir anlayışla yetiştirilen, hislerden çok görünüşün önem verildiği kentsoylu bir ailenin tek kızı olan büyükanne; ölmeden önce torunuyla konuşmak isterken seksen yaşında -yaşamın ona sunduğu bu son virajda- kendini geride bıraktıklarıyla yüzleşirken buluyor. Bu hesaplaşmadaki samimiyet sizi 156 sayfa boyunca sarıp sarmalıyor.
Yalnız bir kadın Olga. Bir o kadar da pişmanlıklarla dolu ancak ne için pişman olduğu konusunda bir fikri yok. Yapmadıkları için üzgün. Kayıtsız kaldıkları için kızgın kendine. Yaptığı zaman mutlu olabileceğinden ise her zaman şüpheli. Şöyle ifade ediyor:
"Bu sapakların kimine fark etmeden girdin, kimini görmedin bile; beğenmediğin yol seni nereye götürürdü hiç öğrenemezsin, acaba daha iyi bir yer miydi, daha mı kötüydü. Bunu bilemezsin, ama gene de pişmanlık duyarsın. Yapabileceğin bir şey vardı, ama yapmadın ileri gideceğine geri döndün. Kazı oyununu anımsar mısın? Yaşam da hemen hemen, aynı öyle sürer gider."sf49
Bu yalnızlığı ona çocuk yaşından itibaren derin acılar yaşatmış.
"yara ne denli büyük ve derinse çevresinde oluşan zırh da o kadar güçlü olur. sf14"
Kendi içinde sorgulamaya, okumaya teşvik eden bir yalnızlık.
Elbette çok zekiydim çok okuyordum babam gururla şöyle diyordu:"Olga evlenmeyecek çünkü aklı çok fazla." sf93
Bu tek kişilik mücadelesinde eksik olan en büyük şey cesareti.
Pek çok kişi yitirdiğim için artık biliyorum ki ölüler yokluklarıyla değil de onlarla bizim aramızda söylenemeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl. sf14
Fazla gelen tek şey ise umutsuzca kapıldığı fikirleri.
Mutsuzluk genel olarak dişi çizgiyi izler. Bazı kalıtsal anormallikler anadan kız evlada geçer. Geçerken de zayıflayacağına daha yoğun daha kalıcı ve derin olur. sf37
Mutluluk neşenin yanında güneşin yanında bir elektrik lambası gibidir. Mutluluğun hep bir nesnesi vardır, bir şeyler yüzünden mutlu olunur varlığı dışardan bir olaya bağımlıdır. Oysa neşenin nesnesi yoktur. Belirli olmayan bir nedenle sarar seni, varlığı güneşe benzer, kendi yüreğinin ısısıyla yakar. sf56
Ancak aşık olduğunda kabuğundan sıyrılıp gerçek hazların, gerçek mananın ayırdını tadıyor.
"her erkeğin yaşamında mükemmel birlikteliğe ulaşabileceği tek bir kadın vardır, her kadının yaşamın bütünlüğüne ulabileceği tek bir erkek vardır." sf117
Ve hem kendi torununu hem de biz okuyucuları daha derin manalarla bezenmiş diyarlara götürüyor.
Her zaman yapılan yanlış nedir bilir misin? Yaşamın değişmez olduğunu sanmak, trenin ray değiştirmeden sonsuza kadar gideceğini düşünmektir. Oysa kaderin hayal gücü bizimkinden daha renklidir. sf105
Güçlü olabilmek için insanın kendini sevmesi gerekir; kendini sevebilmek için de insan, kendini derinlemesine tanımalı kendi hakkında her şeyi en gizli kabullenmesi en zor şeyleri bilmelidir.sf59
Sevgiye tembellik yakışmaz, onu dolu dolu yaşamak için kararlı ve güçlü devinimler gereklidir.sf48
Anlayış bilgiçliğin kibiriyle değil alçakgönüllülükle doğar. sf137
Bana hala öyle geliyor ki ilişkilerdeki kolaylık aşkı ucuzlatıyor, hafifletiyor. sf120
Ben feminist mi oldum hayır yalnızca geride kalanlara daha parlak bir ışık altında bakmak istiyorum. sf37
Kendi kendime diyordum ki, zarar ziyan görmeden ergenlik yaşayanlar hiçbir zaman gerçekten büyük insan olamazlar.sf15
Ne hazin saçmalıklar! Kendi kültürünün kökenini yitirenler, şimdi kararsızlığını ve gri rengini önceki yaşamlarıyla açıklamaya çalışıyorlar. Yaşamların dönüşümünün bir anlamı varsa, eminim bambaşka bir anlamdır bu.sf.29
En çok sevdiğim müthiş bir spiritüalizm havasını buram buram içinize dolduracak bu sözleri:
Çınarın altına oturduğunuzda kendiniz değil çınar olun, ormanda orman, kırda kır, insanlar arasında insan. sf 144
Yüreğinizin götürdüğü yer belki de bir sonraki yazımız olur. Takipte kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder